5-MAİDE

47- İncil ehli de Allah'ın bunda indirdiği tasdik, hidayet ve öğüt ile hükmetsin. Hamze kırâetinde (lâm) ın esresi ve (mim)in fethasıyle şeklinde okunur ve mef'ûlün leh olmak üzere e atfolur ki," muttakilere hidayet ve öğüt olmak üzere ve İncil ehlinin bundaki tasdik, hidayet ve ilâhî öğüt ile hükmetmeleri için verdik" demektir. Demek ki İsa, geçmiş peygamberlerin izinde olmakla beraber, bağımsız bir şeriat ile gönderilmiş bir resuldür. Ve yahudilik bununla son bulmuş yani neshedilmiş (hükmü kaldırılmış)tir. Bundan böyle İsa ve İncil'in tasdikini düşünmeden Tevrat ile doğrudan doğruya ve genel olarak amel etmek caiz değildir. İsa ve İncil'i tanımayıp yahudilik iddia edenler, gerçekte kâfir ve zalimdirler. Fakat bunlar kendi dava ve inançlarına göre İncil hükümleri ile mutlak olarak sorumlu tutulamazlarsa da Tevrat hükümleriyle mutlaka yükümlü tutulurlar. Hâlâ mutlak amel edilmesi gerekli Allah'ın kitabı olduğuna imanın lüzümunu iddia eden yahudiler Tevrat ile hükmetmedikleri veya Tevrat gereğince aleyhlerine verilen hükme itiraz ettikleri takdirde kendi davalarını bozmuş, küfürlerini ve zulümlerini itiraf etmiş ve kendilerinin kendi nazarlarında da kâfir ve zalim olduklarını ispatlamış olurlar. Şu halde Tevrat ile yahudiler aleyhine hüküm ve yükümlülük böyle olduğu gibi hıristiyanlar hakkında da İncil böyledir. O halde İncil ehli, yani hıristiyanların hakkı da İncil ile mutlak, Tevrat ile de İncil'in tasdiki dairesinde mukayyed olarak hükmetmek ve bu şekilde verilen hükümleri kayıtsız şartsız kabul etmektir. Ve her kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse işte bunlar da o fasıklardır. Yani Allah'ın hükmünden veya imandan çıkmış kimselerdir. Mesela Tevrat'taki kısas hükümlerinden sonra İncil'de mukabele bi'l-misil (yapılan muameleyi aynen tekrarlama suretiyle) yapmayıp her halde affetmeyi emreden bir hüküm nazil olmuş ise, İncil ehli kısas talep edememeli değil, fakat sabit olmasından sonra affetmelidir. Etmediği takdirde kendi nazarında da zarûri ol