Neml Suresi Tefsir İçin Ayet Numaralarını Tıklayınız |
Mekke'de nazil olmuştur. 93 âyettir. "Neml" karınca demektir. 18.âyetinde, Süleyman aleyhisselâmın ordusuna yol veren karıncalardan söz edildiği için sûre bu adı almıştır. |
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1.
Ta, sin. Bunlar Kur'an'ın ve apaçık olan Kitab'ın ayetleridir.
2.
Mü'minler için bir hidayet ve bir müjdedir.
3.
Ki onlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve onlar, ahirete
kesin bilgiyle iman ederler.
4.Ahirete
inanmayanlara gelince; Biz onlara kendi yaptıklarını süslemişiz,
böylece onlar, 'körlük içinde şaşkınca dolaşırlar'.
6 Hiç
şüphesiz, bu Kur'an, sana, hüküm ve
hikmet sahibi olan, (ve herşeyi gerçeğiyle) bilen (Allah'ın) Katından
ilka edilmektedir.
|
|
7.Hani
Musa ailesine: "Şüphesiz ben bir ateş gördüm" demişti. "Size ondan ya
bir haber veya ısınmanız için bir kor ateş getireceğim."
8.Oraya
gittiğinde, kendisine seslenildi: "Ateş (yerin)de olanlar da,
çevresinde bulunanlar da kutlu kılınmıştır. Alemlerin Rabbi olan Allah
Yücedir.
9."Ey
Musa, gerçekten Ben, güçlü ve üstün, hüküm ve hikmet sahibi olan
Allah'ım."
10.
"Asanı bırak;" (Bıraktı ve) onun çevik bir yılan gibi hareket etttiğini
görünce, geriye doğru kaçtı ve arkasına bakmadı. “Ey Musa, korkma;
şüphesiz Ben(im); Benim yanımda gönderilen (elçiler) korkmaz."
11."Ancak
zulmeden başka; sonra kötülüğün ardından iyiliğe çevirirse, artık
şüphesiz Ben, bağışlayanım, esirgeyenim."
|
|
12."Ve
elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz çıkıversin, (bu,) Firavun
ve kavmine olan dokuz ayet (mucize) içinde(n biri)dir. Gerçekten onlar,
fasık olan bir kavimdir."
13Ayetlerimiz onlara, gözler önünde sergilenmiş olarak gelince dediler ki: "Bu, apaçık olan bir büyüdür." 14.
Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve
büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler. Artık sen, bozguncuların
nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak.
16.Süleyman,
Davud'a mirasçı oldu ve dedi
ki: "Ey insanlar, bize kuşların konuşma-dili öğretildi ve bize
herşeyden (bol bir nimet) verildi. Gerçekten bu, apaçık bir
üstünlüktür."
17.
Süleyman'a cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı ve
bunlar bölükler halinde dağıtıldı.
18.
Nihayet
karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca dedi ki: "Ey karınca
topluluğu, kendi yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları, farkında
olmaksızın sizi kırıp-geçmesin."
|
|
19.(Süleyman)
Bu sözü üzerine
tebessüm edip güldü ve dedi ki: "Rabbim,
bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın
salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların
arasına kat." 20.Kuşları
denetledikten sonra dedi
ki: "Hüdhüd'ü neden göremiyorum,
yoksa kaybolanlardan mı oldu?"
21.
"Onu gerçekten şiddetli bir
azapla azaplandıracağım, ya da onu
boğazlayacağım veya o, bana apaçık olan bir delil getirmelidir."
22.Derken
uzun zaman geçmeden geldi
ve dedi ki: "Senin kuşatamadığın
(öğrenemediğin) şeyi, ben kuşattım ve sana Saba'dan kesin bir haber
getirdim."
23.
"Gerçekten ben, onlara
hükmetmekte olan bir kadın buldum ki, ona
herşeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı var."24."Onu ve kavmini, Allah'ı bırakıp da güneşe secde etmektelerken buldum, şeytan onlara yaptıklarını süslemiştir, böylece onları (doğru) yoldan alıkoymuştur; bundan dolayı onlar hidayet bulmuyorlar." |
|
25."Ki onlar, göklerde ve yerde saklı
olanı ortaya çıkaran ve sizin
gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilen Allah'a secde etmesinler
diye (yapmaktadırlar)."
26.
"O Allah, O'ndan başka İlah yoktur,
büyük Arş'ın Rabbidir."
27.
(Süleyman:) "Durup bekleyeceğiz,
doğruyu mu söyledin, yoksa
yalancılardan mı oldun?" dedi.
28.
"Bu mektubumla git, onu kendilerine
bırak sonra onlardan (biraz)
uzaklaş, böylelikle bir bakıver, neye başvuracaklar?"
29.
(Hüdhüd'ün mektubu götürüp
bırakmasından sonra Saba melikesi
Belkıs:) Dedi ki: "Ey önde gelenler gerçekten bana oldukça önemli bir
mektup bırakıldı."
30.
"Gerçek şu ki, bu, Süleyman'dandır
ve 'Şüphesiz Rahman ve Rahim
Olan Allah'ın Adıyla' (başlamakta)dır."
31.
(İçinde de:) "Bana karşı büyüklük
göstermeyin ve bana Müslüman
olarak gelin" diye (yazılmaktadır).
32.
Dedi ki: "Ey önde gelenler, bu
işimde bana görüş belirtin, siz
(herşeye) şahidlik etmedikçe ben hiçbir işte kesin (karar veren biri)
değilim."
33.
Dediler ki: "Biz kuvvet sahibiyiz ve
zorlu savaşçılarız. İş
konusunda karar senindir, artık sen bak, neyi emredersen (biz
uygularız).
34.
Dedi ki: "Gerçekten hükümdarlar bir
ülkeye girdikleri zaman,
orasını bozguna uğratırlar ve halkından onur sahibi olanları hor ve
aşağılık kılarlar; işte onlar, böyle yaparlar."
35."Ben
onlara bir hediye göndereyim
de, bir bakayım elçiler neyle
dönerler."
|
|
36.
(Elçi hediyelerle) Süleyman'a
geldiği zaman: "Sizler bana mal ile
yardımda mı bulunmak istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size
verdiğinden daha hayırlıdır; hayır, siz, hediyenizle sevinip
öğünebilirsiniz" dedi.
37.
"Sen onlara dön, Biz onlara öyle
ordularla geliriz ki, onların
karşı koymaları mümkün değil ve Biz onları ordan horlanmış-aşağılanmış
ve küçük düşürülmüşler olarak sürüp çıkarırız."
38.
(Elçinin gitmesinden sonra
Süleyman:) "Ey önde gelenler, onlar bana
teslim olmuş (Müslüman)lar olarak gelmeden önce, sizden kim onun
tahtını bana getirebilir?" dedi.
39.Cinlerden
ifrit: "Sen daha
makamından kalkmadan, ben onu sana
getirebilirim, ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce
sahibim." dedi.
|
|
40.
Kendi yanında kitaptan ilmi olan
biri dedi ki: "Ben, (gözünü açıp
kapamadan) onu sana getirebilirim." Derken (Süleyman) onu kendi yanında
durur vaziyette görünce dedi ki: "Bu Rabbimin fazlındandır, O'na
şükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte
olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse, artık o
kendisi için şükretmiştir, kim nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim
Gani (hiçbir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan)dır, Kerim olandır.
41.
Dedi ki: "Onun tahtını değişikliğe
uğratın, bir bakalım doğru olanı
bulabilecek mi, yoksa bulmayanlardan mı olacak?
42.
Böylece (Belkıs) geldiği zaman ona:
"Senin tahtın böyle mi?"
denildi. Dedi ki: "Tıpkı kendisi. Bize ondan önce ilim verilmişti ve
biz Müslüman olmuştuk."
|
|
43.
Allah'tan başka tapmakta olduğu
şeyler onu (Müslüman olmaktan)
alıkoymuştu. Gerçekte o, inkar eden bir kavimdendi.
44.
Ona: "Köşke gir" denildi. Onu
görünce derin bir su sandı ve
(eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman:) Dedi ki: "Gerçekte bu,
saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk-zemindir." Dedi ki: "Rabbim,
gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman'la birlikte
alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum."
45.
Andolsun, Biz Semud (kavmine de)
kardeşleri Salih'i: "Yalnızca
Allah'a kulluk edin" diye (demek üzere) gönderdik. Bir de ne görsün,
onlar birbirlerine düşman kesilmiş iki gruptur.
46.Dedi
ki: "Ey kavmim, neden iyilikten
önce kötülük konusunda acele
davranıyorsunuz? Allah'tan bağışlanma dilemeniz gerekmez mi? Umulur ki
esirgenirsiniz." |
|
47.
Dediler ki: "Senin ve seninle
birlikte olanlar yüzünden uğursuzluğa
uğradık." Dedi ki: "Sizin uğursuzluğunuz (başınıza gelenler) Allah
Katında (yazılı)dır. Hayır, siz denenmekte olan bir kavimsiniz."
48.
Şehirde dokuzlu bir çete vardı,
yeryüzünde bozgun çıkarıyorlar ve
dirlik-düzenlik bırakmıyorlardı.
49.Kendi
aralarında Allah adına and
içerek, dediler ki: "Gece mutlaka
ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim, sonra velisine: Ailesinin yok
oluşuna biz şahid olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz,
diyelim."
50.
Onlar hileli bir düzen kurdu. Biz de
(onların hilesine karşı)
onların farkında olmadığı bir düzen kurduk.
51.Artık
sen, onların kurdukları
hileli-düzenin uğradığı sona bir bak;
Biz, onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik.
|
|
52.
İşte, zulmetmeleri dolayısıyla
enkaza dönüşmüş ıpıssız evleri.
Şüphesiz bilen bir kavim için bunda bir ayet vardır.
53.
İman edenleri ve sakınanları da
kurtardık.
54- Lut da; hani kavmine
demişti ki:
"Siz, açıkça gördüğünüz halde,
yine de o çirkin utanmazlığı yapacak mısınız?"
55-"Siz gerçekten, kadınları
bırakıp
şehvetle erkeklere mi
yaklaşıyorsunuz? Hayır, siz (yaptığı şeyi) bilmeyen bir kavimsiniz."
56- Kavminin cevabı: "Lut
ailesini
şehrinizden sürüp çıkarın. Temiz
kalmak isteyen insanlarmış" demekten başka olmadı.
57- Biz de, onu ve ailesini kurtardık,
yalnızca karısı hariç; onu
geride (azap içinde kalanlar arasında) takdir ettik. |
|
58- Ve üzerlerine bir yağmur
yağdırdık.
Uyarılanların yağmuru ne
kötüdür.
59.
Dedi ki: "Hamd Allah'ındır ve selam
O'nun seçtiği kullarının
üzerinedir. Allah mı daha hayırlı yoksa onların ortak koştukları mı?"
60.
(Onlar
mı) Yoksa, gökleri ve yeri
yaratan ve size gökten su indiren
mi? Ki onunla (o suyla) gönül alıcı bahçeler bitirdik, sizin içinse bir
ağacını bitirmek (bile) mümkün değildir. Allah ile beraber başka bir
İlah mı? Hayır, onlar sapıklıkta devam eden bir kavimdir.
61.
Ya da yeryüzünü bir karar yeri
kılan, onun arasında ırmaklar var
eden ve ona (yeryüzü için) sarsılmaz dağlar yaratan ve iki deniz
arasında bir ara-engel (haciz) koyan mı? Allah ile beraber başka bir
İlah mı? Hayır onların çoğu bilmiyorlar |
|
62.
Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde
olana, Kendisi'ne dua ettiği zaman
icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan
mı? Allah ile beraber başka bir İlah mı? Ne az öğüt-alıp
düşünüyorsunuz.
63.
Ya da karanın ve denizin
karanlıkları içinde size yol gösteren ve
rahmetinin önünde rüzgarları müjde vericiler olarak gönderen mi? Allah
ile beraber başka bir İlah mı? Allah, onların şirk koştuklarından
Yücedir.
64.
Ya da halkı sürekli yaratmakta olan,
sonra onu iade edecek olan ve
sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber başka bir
İlah mı? De ki: "Eğer doğru söylüyor iseniz, kesin-kanıt (burhan)ınızı
getiriniz." |
|
65.De
ki: "Göklerde ve yerde gaybı
Allah'tan başka kimse bilmez. Onlar
ne zaman dirileceklerinin şuuruna varmıyorlar."
66.Hayır,
onların ahiret konusundaki
bilgileri 'ard arda toplanıp
pekiştirildi,’ hayır, onlar bundan bir kuşku içindedirler; hayır, onlar
bundan yana kördürler.
67.İnkar
edenler dedi ki: "Biz ve
atalarımız toprak olduktan sonra mı,
gerçekten biz mi dirilip-çıkartılacakmışız?"
68.
"Andolsun, bu (azap ve dirilme
tehdidi), bize ve daha önce
atalarımıza va'dolunmuştur. Bu, olsa olsa geçmişlerin uydurma
masallarından başkası değildir."
69.
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da,
suçlu-günahkarların nasıl bir
sona uğradıklarını görün"
70.Sen,
onlara karşı hüzne kapılma ve
kurdukları tuzaklardan dolayı
sıkıntı içinde olma.
71.Derler
ki: "Eğer doğruyu söylüyor
iseniz, bu va'dolunan (azap) ne
zaman?" |
|
72.De
ki: "Belki de acele etmekte
olduğunuzun (azabın) bir kısmı size
yetişmiştir bile."
73.
Şüphesiz, senin Rabbin, insanlara
karşı büyük lütuf (fazl)
sahibidir, ancak insanların çoğu şükretmiyorlar.
74.Ve
şüphesiz, senin Rabbin,
sinelerinin gizli tuttuklarını ve açığa
vurduklarını kesin olarak bilmektedir.
75.Gökte
ve yerde gizli olan hiçbir şey
yoktur ki, apaçık olan bir
kitapta (Levh-i Mahfuz'da) olmasın.
76.
Gerçek şu ki, bu Kur'an,
İsrailoğulları'na hakkında ayrılığa
düştükleri şeylerin bir çoğunu aktarıp anlatıyor.
77.Ve
gerçekten o, mü'minler için bir
hidayet ve bir rahmettir.
78.
Şüphesiz senin Rabbin, onların
arasında Kendi hükmünü verecektir.
O, güçlü ve üstün olandır, bilendir.
|
|
79.Sen,
artık Allah'a tevekkül et;
çünkü sen apaçık olan hak
üzerindesin.
80.Çünkü
gerçekten sen, ölülere (söz)
dinletemezsin ve arkasını dönüp
kaçan sağırlara da çağrıyı işittiremezsin.
81.
Ve sen körleri düştükleri
sapıklıktan çekip hidayete erdirici
değilsin; sen ancak, ayetlerimize iman edenlere (söz) dinletebilirsin,
işte Müslüman olanlar bunlardır.
82.O
söz, başlarına geldiği zaman,
onlara yerden bir Dabbe çıkarırız;
o da, insanların Bizim ayetlerimize kesin bir bilgiyle inanmadıklarını
onlara söyler.
83.
Ve her ümmetten ayetlerimizi
yalanlayan bir grubu toplayacağımız
gün, artık onlar 'tutuklanıp (azap yerine) dağıtılırlar.'
|
|
84.
Nihayet geldikleri zaman, (Allah) der ki: "Siz Benim ayetlerimi, bilgi
bakımından kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne
yapıyordunuz?"
85.
Zulmetmelerine karşılık, söz, kendi aleyhlerine gelmiş bulunmaktadır,
artık konuşmazlar.
86.Görmediler
mi, Biz geceyi onda sükun bulmaları için, gündüzü de aydınlık(la
görsünler) diye yarattık. Şüphesiz, iman eden bir kavim için bunda
ayetler vardır.
87.Sur'a
üfürüleceği gün, Allah'ın dilediği kimseler dışında, göklerde ve yerde
olan herkes artık korkuya kapılmıştır ve her biri 'boyun bükmüş' olarak
O'na gelmişlerdir.
|
|
88.Dağları
görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi
sürüklenirler. Herşeyi 'sapasağlam ve yerli yerinde yapan' Allah'ın
sanatı (yapısı)dır (bu). Şüphesiz O, işlediklerinizden haberdardır.
89.Kim
bir iyilikle gelirse, artık kendisine daha hayırlısı vardır ve onlar, o
günün korkusuna karşı güvenlik içindedirler.
90
Kim bir kötülükle gelirse, artık onlar da ateşe yüzükoyun atılır (ve
onlara:) "Yaptıklarınızdan başkasıyla mı cezalandırılıyorsunuz?"
(denir).
91.
(De ki:) "Ben, ancak bu şehrin Rabbine ibadet etmekle emrolundum ki, O,
burasını kutlu ve saygıdeğer kıldı. Herşey O'nundur. Ve Müslümanlardan
olmakla emrolundum."
92.
"Ve Kur'an'ı okumakla da (emrolundum). Artık kim hidayete gelirse,
kendi nefsi için hidayete gelmiştir; kim sapacak olursa, de ki: "Ben
yalnızca uyarıcılardanım."
93. Ve de ki: "Allah'a hamdolsun, O size ayetlerini gösterecektir, siz de onları bilip tanıyacaksınız." Senin Rabbin, yaptıklarınızdan gafil değildir. |
|
Bu sitede yayınlanan meali,
siteyi referans göstermek
koşuluyla
telif
hakkı ödemeksizin kopyalayabilir ve çoğaltabilirsiniz.
|