Melik : Herşeyin
hakimi, bütün kâinatın
hükümdarı.Al-Malik : The Absolute Ruler. He who is the
Ruler of the entire universe.
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Hak
melik olan Allah pek Yücedir, O'ndan başka İlah yoktur; Kerim olan Arş'ın
Rabbidir."
(1)
"Therefore exalted be Allah, the King, the
Reality: there is no god but He, the Lord of the Throne of Honour!"
(1)
- Melik ismi, gerçek anlamda her yönüyle yalnız Allah içindir. Bu sıfat,
Allah'ın diğer bütün kemâl sıfatlarının var olmasını zorunlu kılar.
- Melik ya da malik olma, malik olunan şey üzerinde
istenildiği biçimde tasarrufta bulunmayı gerektirir.
- Bütün kainat Allah'ın mülküdür ve Allah mülkünde
dilediği gibi tasarruf sahibidir.
- İnsan yeryüzünde halife olduğu için, kendisine
yeryüzü mülkü üzerinde izafi bir meliklik yetkisi tanınmıştır.
- Herkesin belli bir tasarruf sahası vardır.
Fakat bu tasarruf, hiç bir zaman mutlak değil, sınırlı ve Allah'ın tanıdığı
alanda sadece bir emanettir.
- Allah Teâlâ için insanların meliki denirken, O'nun
insanlar üzerinde mutlak tasarruf sahibi olduğu anlatılmak istenir. Fakat şirk
koşan insanlar, Allah'ın melikliğini yeryüzünde ve dolayısıyla insanlar
üzerinde tasarruf sahibi olmak ve yeryüzündeki servetleri, yani mülkü
diledikleri gibi kullanmak için gasbetmeğe çalışırlar.
- Tenbih :
Kulun mutlak melik olması hiç
düşünelemez. Çünkü onun her şeyden müstağni olduğu söylenemez. Allah'tan
başkasına ihtiyacı olmasa bile, mutlaka daima Allah'a muhtaçtır.
Kullardan gerçek Melik o kişidir
ki;
Allah'tan başka kimsesi olmaz. Allah'tan gayri her şeyden alakasını
keser, bununla beraber asker ve halkının kendisine itaat ettiği boyun eğdiği
ülkeye sahip olur. Nasıl mı? Şöyle: Çünkü onun öz ülkesi kalbi ve
kalıbıdır. Askerleri ise, gazabı, şehveti, hava hevesidir. Halkı ise: dili,
gözleri elleri ve sair azalarıdır. O, bütün bunlara hakim olup da kendisine
boyun eğdirirse, işte kendi iç dünyasında sultanlık derecesine yükselmiş
demektir. Bir de buna insanlara karşı olan ihtiyaçsızlığı hususu da eklenirse
işte yeryüzünün sultanı olmuş demektir.
- "Yâ Mâlik" (Ey Padişah) Bir kimse
sabah namazından sonra bunu okumaya devam ederse o kimse dünyalık ve ahiretlik
olarak riyasetten emin olur. Halkın gözünde hürmetli ve heybetli olur.
- Hz.Hızır aleyhisselamdan nakledildiğine göre bir kimse bir hastanın
hatırını sormaya gittiğinde şifa niyetine
- 112 kere "Allahümme ente'l-melikü'l-hakku'llezi lâ ilâhe
illâ ente yâ Allah ve Selâmü ya Kâfi"
- 3 kere de "Yâ Şifae'l Kulûb" dese o hastanın hastalığı
Allah'ın izniyle sıhhate dönüşür. (5)
MÜSTAĞNÎ1. Başkasına muhtâç olmayan.
Allahü teâlâ bütün varlıklardan müstağnîdir.
Bütün canlılar îmân etse, itâat etse, O'na hiçbir faydası olmaz. Bütün âlem
kâfir olsa, azgın taşkın olsa, karşı gelse O'na hiçbir zarar vermez.
(Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)
2.Sâhib olduğu şeyle kanâat
edip, insanlardan bir şey beklemiyen. İhtiyâcını başkalarına söylemiyen.
Ebû Hâzim'e; "Malın nedir?" diye sordular. O da;
"İki şeydir; biri Allahü teâlâdan râzı olmak, diğeri de insanlardan müstağnî
olmaktır" buyurdu. "Öyle ise fakirsin" denilince; "Yerler, gök ve bunların
arasındaki şeyler Allahü teâlânın iken ve ben de O'nun ihlâslı kulu iken nasıl
fakir olurum" buyurdu. (Mâverdî)
Kaynaklar:
1) Mü'minûn, 116
2) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold
Books, 1985
3) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan
2004
4) Islam City
5) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü)
Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi,
2001
6) Esma^ül
Hüsna Şerhi İmam-ı Gazali, Mütercim M.Ferşat, Ferşat Yayınları,
2005